Çağrı Merkezi 444 1 300

YÜKSEK TANSİYON (HİPERTANSİYON): SİNSİ DÜŞMAN

Atardamarlardaki kan basıncının normalden yüksek olmasını “hipertansiyon” olarak tanımlamaktayız. Anormal olarak kabul edilen kan basıncı konusunda hala tartışmalar sürmekle birlikte kan basıncındaki küçük artışların dahi kişinin hayatı üzerinde olumsuz etkileri olduğu aşikar. Hatta kan basıncı değerlerinin 115/75 nmm-Hg üzerine çıkmaya başlaması ile birlikte hipertansiyonun zararlı etkilerinin de başladığını da biliyoruz. Hipertansiyon sınıflamasını ise aşağıdaki şekilde yapabiliriz

Hipertansiyon ne sıklıkla görünmekte?

Oldukça sık görüldüğünü söyleyebiliriz. Ülkemizde 20 yaş ve üzerindeki nüfus ele alınacak olursa yaklaşık 5 milyon erkek ve 6 milyon kadında hipertansiyon varlığından söz edilebilir. Bu rakamlar sadece kan basıncı değerleri 140/90mm-Hg ve üzeri olarak alındığında hesaplanan rakamlar olup yüksek normal olarak adlandırılan grup da hesaba katılırsa ne denli büyük bir problem ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılabilir. Zira 65 yaşında ve kan basıncı 130-139/85-89mmHg olan hastaların %50’sinde, kan basıncı 120-129/80-84mm-Hg olan hastaların ise %26’sında 4 yıl içerisinde hipertansiyon gelişir.

 Hipertansiyonda yaş faktörü önemli midir?

 Evet. Hipertansiyon görülme sıklığı yaşla birlikte artış gösterir. 30-39 yaş grubunun %19’unda izlenirken, 50-59 yaş grubundaki erkeklerin yarıdan biraz azı, kadınların ise yarıdan fazlasında hipertansiyon gözlenir. Altmış yaşından sonra ise her üç kişinin neredeyse ikisinde hipertansiyona rastlanmaktadır.

 Büyük tansiyon mu yoksa küçük tansiyon mu daha tehlikelidir?

 Küçük kan basıncının yüksekliği genellikle 50 yaşından genç hastalarda görülürken daha yaşlı kişilerde vücuttaki büyük damarların sertleşmeleri sonucu büyük kan basıncındaki yükseklikler daha belirgindir. Tedavide amaç her iki kan basıncını da düşürmektir. Yapılan çalışmalarda büyük kan basıncındaki yüksekliklerin daha tehlikeli olduğu sonucuna varılmıştır.

 Hipertansiyonun nedenleri nelerdir?

Hipertansiyon tanısı konulan hastaların yaklaşık %95’inde altta yatan herhangi bir neden tespit edilemez. “Esansiyel hipertansiyon” olarak adlandırılan bu grubun dışında kalanlarda ise başlıca nedenler arasında:

Kronik böbrek hastalıkları

Aort damarının koarktasyonu (daralması)

Vücutta aşırı steroid hormon üretimi

İlaçlara bağlı olarak ortaya çıkan hipertansiyon

Tıkayıcı idrar yolu hastalıkları

Böbrek damar tıkanıklıkları

Uyku apnesi

Tiroid veya paratiroid bezinde görülen hastalıklar

Böbrek üstü bezinin tümörleri sayılabilir.

 Hipertansiyonun korkulan sonuçları nelerdir?

Hipertansiyonun korkulan sonuçları arasında beyin damar tıkanıklıklarına veya kanamaya bağlı ortaya çıkan felçler, kalp krizi,, kalp yetmezliği, böbrek yetmezliği, demans ve genç yaşta görülebilen ölümler sayılabilir. Hipertansiyonun tedavisi tüm bu korkulan sonuçların önüne geçebilir.

 Hipertansiyon ile beraber kalp damar hastalığı riskini arttıran faktörler nelerdir?

 Diğer risk faktörleri:

  • Yaş (erkeklerde 55, kadınlarda 65 yaşını aşmış olmak
  • Sigara
  • Yüksek kolesterol değerleri (Total kolesterolün 240mg/dl, LDL kolesterolün 160mg/dl’den fazla olması
  • Diyabet varlığı
  • Ailede kalp damar hastalığı varlığı
  • Düşük HDL kolesterol varlığı (<35mg/dl)
  • Hipertrigliseridemi (>200mg/dl)
  • Şişmanlık
  • Azalmış glukoz toleransı
  • Sedanter yaşam tarzı olarak sayılabilir.
  •  Beyaz önlük hipertansiyonu nedir?

 Hastane veya muayenehanelerde ölçülen kan basıncının yüksek seviyelerde olmasına karşın günün diğer saatlerinde evde veya hastane dışında ölçülen kan basınçlarının normal olması durumudur. Ülkemizde bu oran yaklaşık %10-20 dolaylarında görülebilmektedir. Beyaz önlük hipertansiyonu olan hastaların normal yaşamlarında tansiyonlarını dikkatli takip etmelerinde fayda vardır. Bu hastalarda da kalp damar hastalığı için etken olan diğer risk faktörlerinin ortadan kaldırılmasına çalışılmalıdır. Genellikle beyaz önlük hipertansiyonunun tek başına kalp damar hastalığına neden olmayacağı düşünülmektedir.

 Hipertansiyonun ortaya çıkmasını kolaylaştıran faktörler nelerdir, korunmak için neler yapmalıyız?

 Aşırı kilo, artmış tuz tüketimi, azalmış fizik aktivite, meyve, sebze ve potasyum içeren besinlerin az tüketilmesi, sigara içiciliği ve artmış alkol tüketimi hipertansiyonun ortaya çıkışını kolaylaştırır. Bunun için:

Kilo verme: 10 kg vermekle büyük kan basınçlarında 5-20mm-Hg azalma sağlanabilmektedir.

Diyet: Meyve-sebze ağırlıklı, düşük doymuş yağ ve kolesterol içerikli besinlerle beslenmek hipertansiyonun kontrolüne yardımcı olur. Vejeteryen diyetler, lifli besinler, balık yağı diyette mutlaka yer bulmalıdır. Bu yolla 8-14mm-Hg’ye varan kan basıncı düşmeleri sağlanabilir.

Sodyum alımının kısıtlanması: Günlük sofra tuzunun 6g ile sınırlandırılması (<2.4g Sodyum) kan basıncında 2-8mm-Hg azalma sağlar.

Fizik aktivite: Haftanın çoğu günü yapılacak 30dk’lık yürüyüşler kilo verimini kolaylaştıracağı gibi 4-9mm-Hg civarında kan basıncı düşmesine de neden olur.

Alkol kısıtlaması: Yetişkin erkekler için günlük alkol tüketiminin 300ml şarap veya 60cc viski veya 720cc bira ile sınırlandırılması kan basıncında 2-4mm-Hg düşmeye neden olur. Kadınlar ve zayıf erkekler için üst limit bu rakamların yarısı olarak düşünülmelidir.

Sigara içiminin bırakılması: Sigara tüm kalp damar hastalıklarını tek başına 2-3 kat arttıran bir risk faktörüdür. Her sigara içiminden sonra 15-30dk süren kan basıncı yükselmeleri görülür. Tedaviye yanıtı arttırmak için mutlak içilmemelidir.

Potasyum alımı: Diyetteki taze meyve ve sebzeler ile alınan günlük 90mmol potasyum kan basıncında 2-4mmHg düşme sağlar.

Kafein alımının kısıtlanması: Kafein alındıktan sonra kan basıncında birkaç saat süre ile 5-15mm-Hg artışa neden olur. Bu nedenle dikkatli tüketilmelidir.

Psikolojik gevşeme teknikleri: Emosyonel stres kan basıncında yükselmeye neden olur. Yoga, transandantal meditasyon, psikoterapi gibi yöntemler kan basıncının kontrolünü kolaylaştırabilir.

 Hipertansiyonu olan kişilerde ne gibi yakınmalar görülür?

 Hipertansiyon hiçbir bulgu vermeden ortaya çıkabilir. Bu nedenle “sessiz katil” olarak da adlandırılır. Ayrıca kişilerde nefes darlığı, göğüs ağrısı, çarpıntı, baş ağrısı, baş dönmesi, göz kararması gibi şikayetlere de yol açabilir.

 Hipertansiyon tedavi edilebilir mi?

 Evet. Kişinin yaşamında alacağı önlemlerin yanı sıra uygulanacak modern ilaç tedavileri ile hipertansiyonu kontrol altına almak mümkündür. Dikkat edilmesi gereken nokta tedaviye tam uyulması ve düzenli kan basıncı kontrolüdür.

 İlaç dışında hipertansiyon tedavisinde kullanılacak yöntemler var mı?

 İlaç tedavisine rağmen kontrol altına alınamayan dirençli hipertansiyon hastalarında “renal sempatik denervasyon” adı verilen bir yöntemle oldukça başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Anjiografi benzeri metodla ile yapılan bu işlemde böbrek damarlarının sinirleri yakılarak kan basıncı düşürülmektedir.

Toplumda hipertansiyon ne oranda tedavi edilebilmektedir?

 Tedavi yöntemlerindeki tüm iyileşmelere rağmen maalesef hipertansiyon tedavisinde halen istenilen başarının yakalandığı söylenemez. Ülkemizde hipertansiyonu olan hastaların yaklaşık yarısı bunun farkındadır. Bu hastaların da sadece %30-40’ı ilaç tedavisi almaktadırlar. İlaç tedavisi alanların ise ancak %50’sinde kan basınçları istenen tedavi seviyelerine indirilebilmektedir.

İlgili içerik, yayın kurulu tarafından 12.03.2021 tarihinde yayınlanmış ve 12.03.2021 tarihinde güncellenmiştir.